Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan corona virüsü salgını sonrası neredeyse tüm Çin karantina altına alındı. Peki karantina ilk nerede uygulandı, karantina kavramına nasıl gelindi?
Karantina kelimesinin anlamı; (TDK) Tıp dünyasında kullanılan karantina kelimesinin etimolojik kökeni İtalyanca quarantina’dan gelmektedir ve anlamı ‘kırk gün’dür. Karantina, bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belli bir bölgenin veya yerin kontrol altında tutulup giriş çıkışların engellenmesi biçimindeki uygulamaların genel tanımıdır.
Çok eski zamanlardan beri salgın hastalıklar yaşanmasına karşın bu kelime modern dile daha sonradan geçmiştir.
Tarihte karantina uygulandığını bildiğimiz ilk hastalık cüzzamdı. Pek çok kişinin ölümüne neden olan bu hastalık, vücutta yaralara ve şekil bozukluğuna yol açıyordu
Bu durum ise yüzyıllar boyunca bu hastalığın kolay bulaştığı inancının gelişmesine neden oldu. Cüzzama neden olan bakteri bulununcaya dek, bu hastalık anlaşılmamaya ve doğal olarak da bu hastalıktan korkulmaya devam etti.
İnsanlar ise kendilerine hastalık bulaşmaması için mümkün olduğunca hasta insanlardan kaçıp, uzaklaşıyordu. Dönemin önemli hekimleri de hastalardan uzaklaşma tavsiyesinde bulunuyordu
Tıbbın babası olarak anılan Yunan hekim Hipokrat ile Antik Roma’nın en önemli hekimlerinden Bergamalı Galen, veba hastalığına karşı “derhal uzaklaşma ve mümkün olduğunca geç dönme” tavsiyesinde bulunuyordu. 1300’lü yılların ortalarında kara veba Asya’ya, Avrupa’ya ve Afrika’nın bazı kesimlerine yayılırken tıbbın verebileceği en iyi öğüt buydu.
Ancak karantina kelimesi o dönemlerde henüz telaffuz edilmiyordu. Karantinanın ortaya çıkışı ise 14. yüzyıl ortalarında Avrupa’yı sarsan veba salgını ile oldu
1347’de güney Avrupa’ya ulaşan veba 1350’de hızla İngiltere, Almanya ve Rusya’ya yayıldı. Bu salgında Avrupa nüfusunun üçte birinin yok olduğu tahmin ediliyor.
Salgında yüz binlerce kişinin ölmesi, bulaşıcı hastalıklara karşı ciddi tedbirler alınmasına yol açtı. Bu tedbirleri örneklendirecek olursak;
1374’te Milano lordu Barnabas Visconti, vebalı herkesin şehirden çıkarılıp kırsal bölgeye götürülmesini, orada iyileşmelerinin veya ölmelerinin beklenmesini emretmişti.
Akdeniz’in yoğun limanlarından biri olan Ragusa’da (Hırvatistan’ın Dubrovnik kenti) şehrin başhekimi Jacobo de Padua, tedavi için dışarıdan gelen yabancı hastalar için şehrin surları dışında bir alan oluşturulmasını tavsiye etmişti.
Bu tedbirler fazla etkili olmayınca yeni bir uygulamaya geçildi. Bu uygulamanın ismi ise “Terentino” idi. Buna göre, vebadan etkilenen bölgelerden kente giriş yapmak isteyenlerin 30 günlük bir yalıtıma alınması gerekiyordu
Bunun ardından 80 yıl boyunca benzer uygulamalar yapıldı.
Ancak Venedik Cumhuriyeti 1423’te bu uygulamayı geliştirdi. Kentte hastalık belirtisi gösterenler küçük bir adaya gönderildi
![karantina9-travelmugla.com](https://www.travelmugla.com/wp-content/uploads/2020/04/karantina9-travelmugla.com_.jpg)
Ekonomisi ticarete dayanan Venedik’e Doğu’dan pek çok ürün gemilerle geliyordu. Ancak bu gemiler salgın hastalıkları da beraberinde getiriyordu. 1361’den 1528’e değin Venedik’te 22 salgın kaydedildi. Venedikliler buna çözüm olarak, Lazaretto Vecchio adını verdikleri küçük bir adada tarihteki ilk yalıtılmış hastaneyi kurdular. Hastalık belirtilerini gösteren insanlar şehirden çıkarılıp, direkt adaya götürülüyor ve orada bırakılıyordu.
Bu uygulamanın dışında ise, Venedik Cumhuriyeti’nde, başkente salgın hastalık bulaşmasın diye kentte gelen gemiler 40 gün şehir açıklarında denizde bekletilmeye başlandı
Tüm yolcu ve tayfanın gemiden inmesi, yüklerin boşaltılarak adanın ortasındaki depoya taşınması, sirke, kaynar su ve şifalı bitkilerin tütsüsü ile dezenfekte edilmesi gerekiyordu.