Lagina, günümüzde Muğla ilinin Yatağan ilçesi sınırları içerisinde yer alan antik bir kenttir. Antik çağda Karia bölgesinde yer alan kent, tarihte özellikle bilim ve sanat alanlarında önemli bir merkezdi.

Lagina Antik Kenti, Karia bölgesinde yer alır. Kent, Helenistik dönemde özellikle bilim ve sanat alanlarında önemli bir merkez haline gelmiştir. Kentin en önemli yapısı ise Athena Tapınağı’dır. Bu tapınak, Karia’nın en büyük tapınağıydı. Athena Tapınağı’nda, ünlü heykeltıraş Skopas’ın eserleri de yer almaktaydı.

Lagina Antik Kenti, geniş bir alanı kapsamaktadır. Kentin içinde, antik tiyatro, stadyum, agora, hamam, su kemeri, sarnıç, mezarlık ve kale kalıntıları yer almaktadır. Bu kalıntılar, kentin antik dönemdeki zenginliği hakkında önemli bilgiler sağlamaktadır.

Kentte bulunan Athena Tapınağı, Helenistik dönem mimarisinin en önemli örneklerinden biridir. Tapınak, 20 metre yüksekliğinde ve 29 metre genişliğindeydi. Tapınakta, Athena heykeli ile Artemis ve Apollon heykelleri de yer almaktaydı. Heykeltıraş Skopas, bu heykellerin yapımında önemli bir rol oynamıştır.

Lagina Antik Kenti, antik dönemde özellikle astronomi ve matematik alanlarında ünlüydü. Kentte yaşayan bilim insanları, zamanlarının en ileri seviyede matematik ve astronomi çalışmalarını yapmışlardır. Kentteki bilim insanlarından biri olan Hipparkhos, yıldızların hareketlerini inceleyen ilk bilim insanlarından biridir. Ayrıca, Hipparkhos’un çalışmaları, İslam dünyasında da etkili olmuştur.

Lagina Antik Kenti, Roma döneminde de önemini korumuştur. Kentteki tiyatro ve stadyum gibi yapılar, bu dönemde yeniden inşa edilmiştir. Ancak, kentteki nüfusun azalmasıyla birlikte, kentteki yapılar da yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır.

Lagina Antik Kenti, günümüzde turistlerin ziyaret ettiği önemli bir turistik merkezdir. Kentteki kalıntılar, antik dönemden günümüze kadar gelen zengin tarihi mirasın bir parçasıdır. Kentteki Athena Tapınağı, antik dönem mimarisinin en önemli örneklerinden biridir ve turistler tarafından sıklıkla ziyaret edilir. Ayrıca kentte bulunan antik tiyatro, stadyum, agora ve diğer yapılar da turistlerin ilgisini çeker. Kentte yapılan kazılar, tarihe olan ilgiyi arttırmakta ve antik dönem hakkında daha fazla bilgi edinmemize yardımcı olmaktadır. Lagina Antik Kenti, zengin tarihi mirasıyla hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çeken bir turistik noktadır ve günümüzde de önemini korumaktadır.

Lagina Antik Kenti Hikayesi – Büyük Tanrıçası Hekate

Güneş soylu titanlardan Kaios ve Phoibe’nin ikiz kızları Asteria ve Leto’dur. Asteria’nın ikiz kardeşi Leto, Apollon ve Artemis’in annesidir. Bu akrabalık zincirinde Tanrıça Hekate, Apollon ve Artemis ile kardeş çocuklarıdır. Hekate karada, denizde ve gökyüzünde güçleri olan tek tanrıçadır. Hekate, Hades’in kapısını koruduğu gibi yeryüzündeki bütün kapıların da koruyucusudur. Sihir, falcılık ve intikam almayı elinde tutan tanrıça olarak da mezarlıkların sahibesidir.

Ölenlerin ruhlarını teslim alır. Hades’in kapısının koruyucu Kerberos köpeğinden dolayı Hekate tüm köpeklerinde sahibi olduğundan çoğunlukla yanında bir köpekle dolaşır. Karabasan, hortlak ve cinlerin yöneticisi olan tanrıca Hekate onları insanlara musallat eder veya insanları onlardan korur. Ay tanrıçası olarak karanlık gecelerde yolculara yol gösterir, avcıların yardımcısıdır. En belirgin simgesi dişi köpek veya kurt olan tanrıça, aynı zamanda kısrak, balta, hançer, meşale, anahtar, çanak ve hilal olarak da resmedilir.

Bazı gecelerdeki köpek ulumalarının ya da uzun süren köpek havlamalarının Hekate ile ilgili olduğu, köpeklerin tanrıçayı ve yanındaki köpeği gördüğü için havladıkları söylenir. Dolunay zamanlarında Ay tanrıçası Hekate’nin dolaştığı düşünüldüğünden, yol kavşaklarına çörek, yumurta, balık ve peynir bırakılırdı ve Hekate kutsal alanında Tanrıça’ya adanan törenler düzenlenirdi. Heykellerinde üç başlı olarak cisimleştirilen Hekate, bölgedeki en eski tapınım merkezi olan Lagina, falcılığın merkezi olarak meşhurdu.

Hekate inanışının Anadolu’daki anaerkil düzene ait dönemlerden kalan bir geleneğin devamı olduğu tahmin ediliyor. Hekate, 125-180 yılları arasında yaşayan Romalı filozof Lucius Apuleius’un Metamorfozlar adlı kitabında ‘Ana Tanrıça’lardan birisi olarak anılıyor:

“Ben her şeyin doğal annesi, bütün öğelerin sahibesi ve yöneticisi, bütün dünyalarda insan neslini başlatan, kutsal güçlerin reisi, cehennemdeki her şeyin kraliçesi, cennette yaşayanların önde geleniyim. Bütün Tanrıların ve Tanrıçaların göründüğü tek biçim benim. Gökyüzünün gezegenleri, denizlerin bütün rüzgarları ve cehennemin acıklı sessizliği benim irademle idare edilir. Tüm dünyada değişik biçimler, farklı gelenekler ve birçok adlar altında anılan benim adımdır, tapınılan benim kutsal varlığımdır.

İnsanların ilki olan Frigler bana Pessinus Tanrılarının anası, kendi topraklarından çıkan Atinalılar Minerva, denizle çevrilmiş Kıbrıslılar Venüs, yay taşıyan Giritliler Diana, üç dil konuşan Sicilyalılar korkunç Proserpine, Elevsisliler eski Tanrıçaları Ceres, bazıları Juno, başkaları Bellona, başkaları Hekate, Ramnusie, her türlü eski öğretinin ustası olan ve bana doğru dürüst törenlerle tapınan Mısırlılar beni doğru ve en eski adımla Kraliçe İsis diye adlandırırlar.”

MÖ. dönemlerde Lagina’da her 4 yılda bir Hekatesia-Romaia Festivali yapılır, ayrıca Hekatesia Töreni her yıl kutlanmaya devam ederdi. Diğer bir adıyla ‘anahtar taşıma festivali’nde tapınağın anahtarı bir alay halinde yürünerek Stratonikeia’ya götürülür ve geri getirilirdi. Bu gelenek, Hekate’nin yeraltı dünyasının anahtarını elinde tuttuğu inancından kaynaklanırdı. Bela ve felaketin evlerden uzak olması için, kapıların önüne Hekate sunakları dikilirdi.