Pınara Antik Kentinin Kuruluş Hikayesi

Pınara Antik Kenti’nin kuruluşuna ilişkin, Antik Yazar Stephanus’un’a göre; Xanthos’un nüfusunun artması sonucu yaşlılardan bir grup Kragos Dağı’nın yani Babadağ’ın yüksek ve yuvarlak bir tepesine gelerek yeni bir şehir kurmuş ve  adına da yuvarlak anlamına gelen Pınara/Pinara (Likçe yazıtlarda Pinale olarak geçer) ismini vermişler.

Kent kurulduktan sonra Likya Uygarlığında üç oy hakkına sahip önemli şehirlerden birisi haline gelmiştir. Strabon’un, Artemidoros’tan yaptığı alıntıya göre, Likya Birliği Meclisinde üç oy hakkına sahip altı kentten biri de Pınara’dır. Likya Birliği yönetim şekli itibariyle günümüz demokratik sisteminin temellerini atan ilk demokratik federasyon olması ile de ayrıca önemlidir.

Likya Yolu yürüyüş rotası üzerinde yer alan Pınara’da bulunan bir yazıta göre, kentin MÖ 340-334 arasında Karya Kralı Piksodaros’a bağlı olduğu düşünülüyor. Diğer antik kentler gibi MÖ 334’te Büyük İskender tarafından ele geçirilen kentin gümüş ve bronzdan birlik tipinde bastığı sikkeler MÖ 168-81 arasına tarihleniyor.

Büyük İskender’in ölümünden sonra, Bergama Krallığı tarafından ele geçirilip MÖ 133’te Bergama‘nın Roma‘ya bağlanmasının ardından da bir Roma yerleşimi haline gelen Pınara’nın en parlak dönemini Roma hakimiyetinde yaşadığı düşünülüyor. 

Pınara Antik Kenti Kalıntıları

Yaşanan büyük depremler sonucunda MS 8. yüzyıldan itibaren önemini tamamen yitiren Pınara’da birçok kaya ve lahit mezarının yanı sıra hamam, tiyatro, agora ve odeon gibi kalıntılar var.

Tabii bu yapılardan günümüze sağlam bir yapı ulaşamamış. Karşı tarafta ise, arkasında Babadağ’ın muhteşem manzarasının olduğu 3200 kişi oturma kapasiteli Pınara Antik Tiyatrosu‘nu görürüz. Bu antik kentteki en sağlam yapılar kaya mezarları ile kentin tiyatrosu.

Pınara’ya yaklaştıkça yukarı akropolün sarp yamacında kayaya oyulmuş yüzlerce kaya mezarı var.

Ulaşımın daha kolay sağlandığı aşağı akropolde ise odeon, agora, tapınak gibi yapılar ile pilyeli mezarlar yer alıyor. Kaya mezarlarının büyük çoğunluğunun konut biçiminde olması Likya yaşamı ve mimarisi hakkında fikirler veriyor.

Hamam, tiyatro, agora, odeon, kaya mezarları ve iki akropolden oluşan Pınara Antik Kenti’nin aşağı akropolünün geçit vermeyen sarp yamacında, sur duvarı ile desteklenen seyir terası bulunuyor. Surun güneyinde arkasını yamaca dayamış Odeon, önündeki düz alanda ise agora yer alıyor. Aşağı akropolün alt kısmındaki su kaynağı kente hayat vermiş.

Pınara’nın akropolüne, güney tarafından kayaya oyulmuş merdivenli patikadan çıkılıyor. Surlarla çevrili olan kısımda surlar ve Bizans çağı eserleri görülüyor. Pınara’nın resmi ve özel yapılarının da birçoğu burada toplanıyor.

Yukarı akropol ve aşağı akropol olarak iki tane akropol bulunuyor. Bunu sebebinin ise yukarı akropolün kısa sürede yetersiz kalması ve ulaşımın daha kolay sağlanabilmesi amacıyla aşağı akropol inşa edilmiştir.

Pınara Antik Kenti’ne nasıl gidilir

Fethiye merkezinden 45 km uzaklıkta, Fethiye-Kaş karayolunun 5 km batısında yer alan Pınara Antik Kenti’ne Minare Köyü’nden 2 km’lik stabilize yolla ulaşılıyor.

Xanthos’tan sonra Fethiye yoluna devam edip Pinara tabelasından sola dönerek 5 km daha ilerlediğinizde Minare Köyü’nden antik kente yaya olarak devam edebilirsiniz.

Pınara Antik Kenti, Fethiye ve çevresinde yer alan Likya kentleri arasında, Yolunuz düşerse Fethiye’de görmeniz gereken yerlerden biri.

Pınara Antik Kenti nerede ve nasıl gidilir?

Fethiye Kaş arasında yer alan D400 karayolunda ilerlerken Fethiye’den sonra 40.km’de Minare Köyü tarafına dönmeniz gerekiyor. Minare Köyü‘nü geçtikten 2,5km sonra Pınara Antik Kenti’ne varırsınız.

Pınara Antik Kenti çevresinde, 26km güneyde Ksantos Antik Kenti ve ona 6km mesafede Letoon Antik Kenti‘ni de ziyaret edebilirsiniz. Kendinizi doğaya atmak isterseniz 25km doğudaki Saklıkent Milli Parkı‘nda sulu dakikalar yaşayabilirsiniz. 3 oya sahip kentlerden biri olan Tlos Antik Kenti de Pınara’nın 25km kuzeydoğusunda yer alıyor.

Fethiye ilçe merkezinden 45 km uzaklıkta, Minare Köyü’ndeki Pınara Antik Kenti de bunlardan biri.